Tevhid Kitap
Kategori :

Cezaevinden Sorular

Açıklama :

 

Eski Müslimler Olmasına Rağmen Yeni Müslimlere Görev Verilmesinin Hikmeti Nedir? Halis Hoca (Ebu Hanzala) | Cezaevinden Soru Cevap

Diğer sosyal medya hesaplarımızdan yayınlamadığımız özel paylaşımlarımızdan güncel olarak haberdar olmak için linke tıklayarak WhatsApp hattımıza abone olabilirsiniz;
https://bit.ly/2xHiHzN

Soru: Hocam! Bir cemaatte eski Müslimler olmasına rağmen yeni olan Müslimlere görev verilebilir mi? Şayet verilirse bunun hikmeti nedir?

"Şüphesiz ki Allah, emanetleri ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletli olmanızı size emreder. Allah, bununla sizlere ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah (işiten ve dualara icabet eden) Semi', (her şeyi gören) Basîr'dir." (4/Nîsa, 58)

Görevlendirmedeki ölçü liyakattir. Liyakat; kişinin yapacağı işe dair bilgiye, o işi devam ettirecek irade ve disipline ve şer'i hakları gözetecek adalete sahip olmasıdır. İslam açısından görevlendirmede yaşın, yeni veya eski olmanın bir etkisi yoktur. Yeni ve liyakat sahibi bir Müslim'in, eski ve liyakat sahibi olmayan Müslim'e tercih edilmesi Allah Resûlü'nün (sav) sünnetidir. Yine fazilet sahibi olup bir işe liyakati olmayan Müslim ile daha az faziletli ama liyakat sahibi Müslim yan yana geldiğinde, liyakat sahibinin tercih edilmesi de onun (sav) sünnetidir.

Allah Resûlü (sav) sahabeyi Habeşistan'a gönderdiğinde, kendisinden çok daha faziletli insanlar bulunmasına rağmen, heyetin sorumlusu olarak Cafer'i (ra) seçmiştir.

Medine'ye sorumlu olarak Musab'ı (ra) görevlendirdiğinde Ebu Bekir, Ömer ve Ali (r.anhum) gibi, sahabenin en faziletlileri ve eskileri Allah Resûlü'nün yanındadır. Buna rağmen o (sav), tercihini Musab'dan yana kullanmıştır.

Halid b. Velid (ra) en geç İslam olan sahabilerden olmasına ve kendisinden çok daha faziletli sahabiler bulunmasına rağmen, orduları komuta etmiştir. Ömer (ra) onu azledinceye kadar da bu durum devam etmiştir, ki Ömer'in onu görevden alması, Halid'den kaynaklı değildir.
İnsanlar, elde edilen zaferi Halid'e nispet etmeye başlamış, zaferi yalnızca Allah'tan (cc) bilme inancı zayıflamaya yüz tutmuştur. Ömer de bir tedbir olarak Halid'i görevden azletmiştir.

Ebu Zerr (ra) sahabenin en takvalıları arasındadır. Ne ki; Allah Resûlü (sav) ona bir görev vermemiş, kendisinden sonra da bir görev üstlenmemesini tavsiye etmiştir:

Ebu Zerr'in rivayet ettiğine göre o, şöyle demiştir:

"Allah Resûlü'ne, 'Beni yönetici tayin etsen?' dedim. Eliyle omuzlarıma vurdu ve ardından 'Ey Ebu Zerr, sen zayıf bir kimsesin. Yöneticilik ise bir emanettir. Kıyamet gününde de bir eziklik ve pişmanlıktır. Ancak yöneticiliği hak edip alan ve üzerine düşeni yerine getiren bunun dışındadır.' buyurdu." (Müslim, 1825)

Başka bir rivayette Resûlullah (sav), Ebu Zerr'e şöyle söylemiştir:

"Ey Ebu Zerr, ben seni zayıf görüyorum. Kendim için istediğim şeyi senin için de istiyorum. İki kişi üzerinde (bile olsa) asla yönetici olma. Yetimin malı hususunda asla vekil olma." (Müslim, 1826)

Şüphesiz ki Ebu Zerr'in (ra) zayıflığı iman, takva ve beden zayıflığı değildir. Zira tüm sahabenin şehadetiyle Ebu Zerr, sahabenin en takvalı ve hassas olanlarındandır. Hatta yer yer onun hassasiyeti toplumsal gerilimlere sebebiyet vermiştir. Onun zayıflığı, korkaklık anlamında bir zaaf da değildir. Zira o, sahabenin en cesurları arasındadır. Mekke müşriklerine İslam'ını açıktan ilan edenlerin ilklerindendir. Hadiste geçen zayıflık, görev üstlenmeye engel olan bir zayıflıktır. Bu da kişi iman, takva ve cesaret örneği olsa da görev üstlenecek ehliyet ve liyakatten yoksun olabileceğinin delilidir.

Konuyu netleştirmek için Allah Resûlü'nün (sav) hayatında yaşanmış bir örnek üzerinden konuşalım:

Peygamber bir ordu gönderdi ve başına Usame b. Zeyd'i komutan seçti. Halkın bir kısmı Usame'nin komutan yapılmasını eleştirmişti. Bunun üzerine Allah Resûlü (sav) şöyle buyurdu:

"Siz onun komutan yapılmasını eleştiriyorsanız, daha önce babasının komutan yapılmasını da eleştirmiştiniz. Allah'a yemin olsun, onun komutan tayin edilmesi uygundu ve bana karşı insanların en sevimlisi o idi. Bu da (yani Usame) ondan sonra insanların bana en sevimlisidir." (Buhari, 3730; Müslim, 2426)

Bu örneklerden anlıyoruz ki; Ebu Bekir ve Ömer'in (r.anhuma), Usame'nin (ra) emirliğine dair bir rahatsızlığı yoktur. Peki, Ebu Bekir ve Ömer adına rahatsızlık duyan ve "Ebu Bekir ve Ömer dururken çoluk çocuk komutan olur mu?" diye İslam ümmetinin iyiliği (!) için yanıp tutuşanlar kimlerdir? Sorunun cevabını düşünelim!
...

Küfrün Karanlıklarından, Vahyin Aydınlığına…

Yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
19:37
0:33
21:14
01.32
Cezaevinden Sorular
698 views   2020-06-18
05.15
21:14
23:22
Cezaevinden Sorular
2830 views   2020-08-25
31:08
Cezaevinden Sorular
653 views   2020-08-25
18:06
25:45
15:03
Cezaevinden Sorular
1723 views   2020-11-16
32:04

Önerilen Videolar