Her Mümine Yardım Etmek Zorunda Mıyız? sorusuna Halis Hoca (Ebu Hanzala) cezaevinden cevap veriyor.
Diğer sosyal medya hesaplarımızdan yayınlamadığımız özel paylaşımlarımızdan güncel olarak haberdar olmak için linke tıklayarak WhatsApp hattımıza abone olabilirsiniz; https://bit.ly/2xHiHzN
Her mümine yardım etmek zorunda mıyız?
Allah’ın (cc) üzerimizdeki sayısız nimetlerinden biri; bizleri iman bağıyla kardeş kılmasıdır. Rabbimiz (cc) bizleri kardeş kılmakla beraber, birbirimize karşı bazı haklar belirleyerek, kardeşliğin çerçevesini çizmiştir. Bu hak ve sorumluluklardan biri de; kardeşin kardeşe yardım etmesi, onun derdiyle dertlenmesi ve ihtiyaç anında onun yanında olmasıdır.
“Onlar ki başlarına bir haksızlık geldiğinde yardımlaşırlar.” (42/Şura, 39) “
… Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz! Müslim, müslim’in kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz, onu küçümsemez…” (Müslim 2564)
‘Birbirlerine merhamet etme ve yardımlaşmada müminler, bir beden gibidir. Onun bir organı hastalansa, sıtma hastalığı misali tüm vücut aynı acıyı hisseder.’ (Buhari 6011, Müslim 2586)
Bu kısa açıklamayla beraber belirtmeliyim ki; zikrettiğimiz naslar mutlak değildir, Kur’an ve sünnet bütünlüğünde nasları tedebbür ettiğimizde, aşağıda zikredeceğimiz bir tafsilatla karşılaşırız.
a) Yardım istenenin güç ve imkan sahibi olması: Bir mü’min yardıma muhtaç olabilir ve sizden yardım isteyebilir. Ancak sizin ona yardım edecek güç ve imkana sahip olmanız gerekir. Allah (cc) hiçbir insana gücünden fazlasını yüklemez (2/Bakara, 286) ve bizden gücümüz nisbetinde kendinden korkmamızı emreder. (Teğabun 16)
Allah Rasulü (sav) Mekke’de ashabına işkence edildiğini görüyor, onlara sabır tavsiye ediyor ve cennetle müjdeliyordu. Yasir ailesi bu örneklerden sadece biridir. Sümeyye ve Eşi Ammar günlerce süren işkenceden sonra şehit edildiler. Nebi (sav) ‘Sabredin ey Yasir ailesi! Sizin buluşma yeriniz cennettir.’ Demekten başka bir şey yapamıyordu; çünkü onlara yardım edecek gücü yoktu.
b) Yardım isteyenin azgın bir şahsiyet olması:
“Ahalinin farkında olmadığı bir zamanda şehre girdi. Orada kavgaya tutuşmuş iki adam gördü. Biri kendi taraftarlarından, diğeri düşmanlarından. Onun taraftarlarından olan, düşman olana karşı (Musa’dan) yardım istedi. Musa ona yumruk attı ve onu öldürdü. Dedi ki: ‘Bu, şeytanın işidir. Şüphesiz ki o, apaçık saptırıcı bir düşmandır.’ ” (28/Kasas, 15)
İsrailoğullarından bir mü’min Musa’dan (a.s) yardım istiyor. Musa (a.s) hiç düşünmeden yardıma koşuyor. Ancak bir gün sonra aynı adamın başka biriyle kavga ettiğini görüyor. Bu defa hemen yardım etmiyor ve farklı bir yol izliyor.
“(İşlediği cinayet nedeniyle) şehirde korku içinde ve etrafı gözetleyerek sabahı etti. (Bir de ne görsün!) Dün kendisinden yardım isteyen kişi (yine) ona seslenip yardım istiyor. Musa ona dedi ki: ‘Sen apaçık azgın bir kişisin.’ O ikisinden düşman olanı yakalamak isteyince, Musa’ya dedi ki: ‘Ey Musa! Dün birini öldürdüğün gibi bugün de beni mi öldürmek istiyorsun? Sen, sadece yeryüzünde bir zorba olmak istiyor, ıslah edicilerden olmak istemiyorsun.’ ”
(28/Kasas, 18-19)
Yardım isteyenin azgın bir şahıs olduğunu belirtiyor ve ilk olayda olduğu gibi düşmana vurmak yerine yalnızca ayırıyor, düşmanı tutmak istiyor. İlkinde aktif olarak olaya müdahale eden Musa (a.s), ikincide pasif müdahalede bulunuyor ve yalnızca düşmanı yakalamaya yelteniyor.
Yardım isteyen mü’min azgın tabiatlı ve şerli bir insan/grup ise; yapılacak yardım onları ıslah etmeyip azdıracaksa, onlara pasif bir yardımda bulunabilir. Bu da mümkün değilse yardım terkedilebilir.
c) Antlaşma durumunda yardım edilmez: Müminler bir toplulukla antlaşma yapmış ve yardım isteyenlere yapılacak yardım bu antlaşmaya aykırı ise; yardım etmezler. Hudeybiye antlaşması tamamlandığında, Ebu Cendel (r.a) zincirleri ve prangalarıyla antlaşma yapılan alana geldi. Antlaşma gereği Rasulullah onu babasına geri verdi. Bu durum sahabeye o kadar ağır geldi ki; Ömer (r.a) bu manzara sonrası Allah Rasulü’ne (sav) gelip o meşhur itirazını yöneltti. (Buhari 2731-2732)
Sonuç olarak; müslimler yardım talebinde bulunan kardeşlerine yardım etmekle mükelleftirler. Bu kardeşlik hukukunun bir gereğidir. Ancak yukarıda zikredilen şartlar durumunda yardım etmeyebilirler.
Küfrün Karanlıklarından, Vahyin Aydınlığına…