Diyanetin Cemaatler Hakkında Hazırladıkları Raporu Nasıl Değerlendiriyorsunuz? sorusuna Ebu Hanzala Hoca cezaevinden yazdıkları ile cevap veriyor.
Diğer sosyal medya hesaplarımızdan yayınlamadığımız özel paylaşımlarımızdan güncel olarak haberdar olmak için linke tıklayarak WhatsApp hattımıza abone olabilirsiniz; https://bit.ly/2xHiHzN
“Dinî Sosyal Teşekküller, Geleneksel Dinî-Kültürel Oluşumlar ve Yeni Dinî Yönelişler”isimli raporu okudum. Ancak Diyanet’in hazırlayıp hazırlamadığından emin değilim. Bildiğim kadarıyla Diyanet, resmî olarak bu raporu hazırladığını kabul etmedi. Yalnız raporun Devlet tarafından hazırlandığı anlaşılıyor.
a.AK Parti, FETÖ ile değil “cemaat” kavramıyla kavga ediyor. Kurulan bir tuzağa mı düştü yoksa kendi iradesiyle mi cemaatlere savaş açtı, bilmiyoruz. Ancak rapor, önümüzdeki dönemde cemaatlere yönelik bazı operasyonların habercisi…
Şu gerçeği unutmayın! Cumhuriyet kadrolarının dini ve cemaatleri ortadan kaldırmak için çıkardığı kanunlar hâlâ yürürlükte. Şu an herhangi bir savcı istediği cemaate soruşturma açabilir, herhangi bir mahkeme istediği cemaati mahkûm edebilir. Mevcut yasalara göre bırakın tevhidî bir çalışmayı, Kur’ân okumak için toplanmak ya da zikir meclisi oluşturmak dahi suç. Kemalist, ulusalcı ve 28 Şubat artığı birinin söylediği üzere yargı altın çağını (!) yaşıyor. Yargının altın çocukları fırsatı buldukları anda, Erdoğan’la palazlanan üfürükçü taifeyi, STK’ları ve İslami çalışma yapan cemaatleri bir gün içinde kapatabilecekler.
Sırtını Allah’a dayayan muvahhidler her hâlükârda hizmete ve mücadeleye devam edecekler. Sırtını Erdoğan’a ve konjonktüre dayayanlar köpük gibi silinip gidecekler.
b. Bildiğimiz gibi; Türkiye’deki cemaatlerin akide sorunu yanında ahlaki sorunları da var. Son çeyrek asırda kavuştukları refahla beraber, var olan ahlakı da kaybettiler ve zenginlikle şımarmış “mutref” ahlakına sahip oldular.
Bu ahlaksızlığın yansımalarından biri şudur: Bir kısım akılcı/mealci, sufileri; bir kısım sufiler de akılcı/mealci tayfayı devlete şikâyet edip duruyor… Mahalle ortasında/ekranlarda kavgaya tutuşuyor, işin içinden çıkamayınca da çocuklar gibi babalarını/devleti yardıma çağırıyorlar.
c. Devlet’in yeni gözdesi Erenköy Cemaati ve Bitlis/Siirt yöresi medreseli tarikatlar… Gözden çıkardıkları İsmailağa, Menzil ve Süleymancılar… Yakın zamanda İTÖ, METÖ veya SETÖ operasyonları duyarsanız şaşırmayın. Anlaşılan o ki Devlet fazla Ehl-i Sünnetçilik (İsmailağa), fazla zenginlik/kalabalık/kapalılık (Menzil) ve fazla muhalefet/kapalılık (Süleymancılar) istemiyor. Her türlü yoruma açık olan, elde ettiği zenginliği ilgililerle paylaşan, Erdoğan’a muhalefet etmeyen, tam bir teslimiyetle teslim olmuş cemaatler istiyor.
d. Sisteme muhalefet eden ve muhalefetini İslami argümanlarla yapan cemaatlere zulüm hız kesmeden devam edecek. Sadece cumhurun değil yeryüzündeki her şeyin reisi olan (!) zatın, bir türlü demokratlaştırıp gazını alamadığı cemaatlere karşı şahsi kin ve nefreti raporun ilgili bölümlerine sinmiş, hissediyorsunuz. Hasmene tutumuna devam etsin bakalım. Allah’a yemin olsun ki kıyamet gününde ve Allah’ın huzurunda, biz de onun hasımları ve davacılarıyız. Bakalım onun mahkemeleri mi, Ahkemu’l Hâkimin olan Allah’ın mahkemeleri mi daha çetin.
e. Bizimle ilgili yazılan bölüme gelince şunu söyleyebilirim: Görüyorum ki davetimizi çok iyi anlamış ve çok net cümlelerle ifade etmişler. Yine görüyorum ki Tevhid ve Sünnet Cemaati’nin başlattığı davetin bu topraklarda maya tuttuğunu ve karşılığının olduğunu anlamışlar. Dün bize karşı farklı bir tutum içindeydiler. Oysa bugün bambaşka bir tutum içindeler.
Beyler, beyler! Sizin anlamadığınız şey şu: Bu dava Allah’ın davası! Dinini koruyacak olan da O’dur (cc). Bu iş bizle başlamadığı gibi bizimle de bitmez. Çocukça işler yapmak yerine, biraz Kuran okuyun…
İslam tarihi okuyun…
Solculara karşı kullanılsın diye, devlet bütçesiyle Seyyid Kutub’un (rh) kitaplarını terceme ettiniz. O kitaplarla yepyeni bir muvahhid nesil zuhur etti. Ne tekliflerinize kanıyor ne de tehditlerinizden korkuyorlar.
Aman dikkat, yine elinize yüzünüze bulaştırmayın. Demedi demeyin, tevhid daveti bu…
Ne S-400 dinler ne S-500 ne de Demir Kubbe…
Bir kalbe yol buldu mu veya insanın özüyle (fıtrat) buluştu mu… gerisini anlatmama gerek yok.
Şu an uğraşmak zorunda olduğunuz şey oluyor…