Tevhid Kitap
Kategori :

Cezaevinden Sorular

Açıklama :

Davet alanında bazı amellerimizin yanlış anlaşılmaması için nasıl hareket etmeliyiz? Halis Hoca (Ebu Hanzala)

Diğer sosyal medya hesaplarımızdan yayınlamadığımız özel paylaşımlarımızdan güncel olarak haberdar olmak için linke tıklayarak WhatsApp hattımıza abone olabilirsiniz;
https://bit.ly/2xHiHzN
Soru:
Hocam! Yeni insanlar ortamlarımıza geliyor. İnsanların çoraba mesh ettiğini veya Kur'ân'ı bel seviyesinden aşağıda tuttuğunu görünce rahatsız oluyorlar. Sünnet diyerek bunları yapmaya devam etmeli miyiz, yoksa genel ortamlarda bu vb. davranışları terk mi etmeliyiz?

İslam âlimleri, Allah Resûlü'nün (sav) bazı uygulamalarına bakarak bir kaide tespit etmiştir: "Bazen, kalpleri İslam'a/sünnete ısındırmak için sünneti terk etmek, sünnettir."

Kaidenin anlamı şudur: İnsanların kalbini İslam'a ısındırmak, Allah Resûlü'nün (sav) bir uygulamasıdır. Şayet Allah Resûlü'nün (sav) bir sünnetini uygulamak özel sebeplerden ötürü bazı insanları İslam'dan soğutacaksa; iki sünnet karşı karşıya gelmiş demektir. Bir tarafta kalpleri ısındırma sünneti, diğer yanda insanların bir kısmını rahatsız eden sünnet. Bu durumda kalpleri ısındırmak için bir süreliğine -o özel sebep geçene kadar- sünneti terk etmek de sünnettir.

Aişe (r.anha) anlatır: "Peygamber'e Hicr Duvarı'nın Kâbe'ye ait olup olmadığını sordum. Bana 'Evet, (dâhildir).' diye cevap verdi. Neden burayı Kâbe'ye dâhil etmemişler, diye sordum. 'Kavmin, orayı içeriye katma bütçesi bulamadı.' buyurdu. Kâbe'nin kapısı neden yüksektedir, diye sordum. 'Kavmin, Kâbe'ye diledikleri kimseyi sokuyor, dilediklerini sokmuyordu. Eğer kavmin Cahiliye Dönemi'ne yakın bir zamanda olmasaydı ve bundan dolayı inkâra kalkışacaklarından endişe etmeseydim, muhakkak Hicr Duvarı'nı Kâbe'nin içerisine alır, kapısını da yer seviyesine indirirdim.' buyurdu." (Buhari, 158)

Bir yanda Kâbe'yi İbrahim'in (as) sünneti üzere inşa etmek, diğer yanda Kureyş'i İslam'dan soğutma ihtimali vardır. Zira onlar henüz İslam olmuşlardır. Bu davranıştaki hikmeti anlamayacak, Allah Resûlü'nün (sav) Kâbe'yi yıkmak istediğini veya daha başka olumsuz bir düşünceye kapılacaklardır. Allah Resûlü (sav) onların kalbini İslam'a ısındırmak/onları soğutmamak için bir müddet İbrahim'in (as) sünnetini terk etmiştir. Ki; Abdullah b. Zubeyr, hilafeti döneminde Nebi'nin (sav) yukarıdaki sözüne dayanarak "Ben onu yapacak maddi imkânlara sahibim ve insanlardan da korkmuyorum." demiş ve Kâbe'yi İbrahim (as) yapısı üzerine yeniden inşa etmiştir. (bk. Buhari, 1586; Müslim, 1333) Yani illet kalkınca ona bağlı olan hüküm de kalkmıştır.

Öyleyse bugün bizler, genele hitap ettiğimiz ortamlarda, henüz İslam olmuş veya İslam davetine muhatap olan insanların durumunu gözeterek hareket etmeliyiz. Bu topraklarda hiç duyulmamış ve ilk etapta garip karşılanacak davranışlardan sakınmalıyız. Özellikle "İslami şiarlara saygı" ibaresi olarak kodlanmış davranışlara muhalefet etmekten imtina etmeliyiz. İnsanlar kaynak bilinci edinip sünnete göre yaşamayı öğrenene kadar, daha hassas davranmalıyız.

Bir toplumu İslam'a davet eden kardeşimiz, hikmetli davranmaya dikkat etmelidir. Söylenecek bir sözün veya bir davranışın hak ve sünnete uygun olmasına dikkat ettiği kadar, o söz ve davranışın muhatap üzerindeki etkisini de göz önünde bulundurmalıdır. Nice doğru bilgi, muhatap için İslam'ın tasvip etmediği bir sonuca sebep olabilir.

"Muaz, deve üstünde Peygamber'in (sav) terkisindeydi. Peygamber:
__ Ey, Muaz b. Cebel, dedi. Muaz:
__ Emret, ey Allah'ın Resûlü, dedi. Peygamber tekrar:
__ Ey, Muaz b. Cebel, dedi. Muaz:
__ Emret, ey Allah'ın Resûlü, dedi.
Bu hâl üç kere tekrarlandı. Peygamber şöyle buyurdu:
__ Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in O'nun resûlü olduğuna samimi bir kalple şahitlik eden herkese Allah ateşi haram kılar. Muaz:
__ Ey Allah'ın Resûlü, bunu insanlara bildireyim mi, sevinsinler, dedi. Peygamber:
__ Hayır, o zaman insanlar buna güvenirler, buyurdu.
Muaz vefatına yakın bir zamanda, günaha düşmekten korktuğu için bunu etrafındakilere anlatarak onları bundan haberdar etti." (Buhari, 128)

"Peygamber (sav), Muaz'a şöyle demiştir:
__ Kim hiçbir şeyi Allah'a şirk koşmadan vefat ederse cennete girer. Muaz, Peygamber'e:
__ Bu müjdeyi insanlara vereyim mi, dedi.
__ Hayır, ben buna güvenmelerinden korkuyorum, buyurdu." (Buhari, 129)

Dikkat edilirse; iki rivayette de Allah Resûlü (sav), Muaz'a bir bilgi vermektedir. Muaz (ra) kendisiyle paylaşılan bu bilgiyi tüm toplumla paylaşmak, bu müjdeden kardeşlerini haberdar etmek istemektedir. Ancak bu bilgiye dayanıp amelde gevşeklik gösterirler endişesiyle Allah Resûlü (sav), bilginin paylaşılmasına müsaade etmemektedir. Bilgi doğrudur, ancak toplumda oluşturacağı etki İslam'ın gözettiği maksada uygun değildir.

Yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
19:37
0:33
21:14
01.32
Cezaevinden Sorular
698 views   2020-06-18
05.15
21:14
23:22
Cezaevinden Sorular
2830 views   2020-08-25
31:08
Cezaevinden Sorular
653 views   2020-08-25
18:06
25:45
15:03
Cezaevinden Sorular
1723 views   2020-11-16
32:04