1317
Allah semadadır dediğimizde Yaratan’ı yarattığına tabi kılmış olmaz mıyız? Halis Hoca (Ebu Hanzala)
Allah nerededir sorusuna verilen cevap için Kasas suresi tefsiri 6. dersi izleyebilirsiniz:
https://www.youtube.com/watch?v=KUr8C...
Diğer sosyal medya hesaplarımızdan yayınlamadığımız özel paylaşımlarımızdan güncel olarak haberdar olmak için linke tıklayarak WhatsApp hattımıza abone olabilirsiniz;
https://bit.ly/2xHiHzN
Soru:
Allah semadadır dediğimizde Yaratan’ı yarattığına tabi kılmış olmaz mıyız? Söz konusu ayet ve hadislere bakarken semanın Arap dilinde yüceliği ifade edebildiğini neden bir kenara bırakıyoruz. Allah razı olsun.
Cevap:
Sema Arap lugatında manevi anlamda yücelik, üstünlük anlamlarına geliyor doğrudur. Lakin okumuş olduğum hadisler, Peygamber’in (sav) beyanları, sahabenin bu ayetleri anlama biçimi bu tevillerin hepsinin batıl olduğunu gösteriyor.
Kadın diyor ki -bu kadın Peygamberimizin evinde, Allah’ın kendisine semada nikah kıydığı bir kadından bahsediyorum- Zeynep (r.anha) annemiz diyor ki: “Sizi aileleriniz evlendirdi. Beni yedi kat göğünün üzerinde, arşının üstündeki Allah beni evlendirdi.”
Daha ne desin yahu.
Allah Resulü (sav) soruyor: ‘Allah nedededir.’ Cariye: ‘Parmağı ile göğü işaret ederek,
semadadır.’ diye cevap veriyor. Cariye hem parmağı ile göğü, belli bir yeri işaret ediyor, hem de sözü ile semadadır diyor.
Niçin sema kelimesini yücelik, üstünlük manasında kullanıyorlar. Böyle bir tevile, böyle bir yoruma gitmelerinin sebebi nedir?
Diyorlar ki Yaratıcı olan Allah her şeyi yarattığından dolayı hiçbir şeyin kendisini kuşatmaması lazım. Biz Allah semadadır dediğimiz sanki sema Allah’ı kuşatıyormuş gibi bir algı ortaya çıkar, mekan Allah’ı kuşatmış olur, diyorlar. Şimdi be o kadar Allah semadadır diye ayet okudum, hadis okudum. Hiçbir tanesinde aklınıza şu geldi mi? Demek ki sema Allah’ı kuşatıyor, Allah istese semanın dışına çıkamaz. Geldi mi aklınıza böyle bir şey. Demek ki temiz fıtratlı adamların aklına böyle bir sapıklık gelmiyor.
Ya da Allah arşa istiva etti. Peki Allah arşı yaratmadan önce neredeydi? Allah semayı ve yeri yaratmadan önce neredeydi? Aklınıza böyle bir soru gelen oldu mu aranızda? Ben düşündüm sema ve yer yaratılmadan önce Allah neredeydi diye aklıma geldi diyen, ayetleri okurken veya hadisleri dinlerken. Demek ki bu sorular müminlerin aklına gelen sorular değil.
Veya Allah yaratandır. Allah’ın kendi zatında iş, oluş, eylem olmaz. Muhelefetun lil havadis diyorlar ya, bir sıfat uydurmuşlar, nereden uydurmuşlar bilemiyorum. Ne ayette geçiyor ne de hadiste geçiyor böyle bir şey yok. Böyle bir şey Allah için olmaz. Allah arşa istiva etmiş desek bu bir fiildir, Allah da fiil olmuş olur. Aklınıza hiç böyle bir şey geldi mi? Gelmedi.
Soru: Allah arşa istiva etmiştir dediğimizde insanın aklına oturmak geliyor. Haşa Allah sanki benim şu anda oturduğum gibi haşa ve kella sanki oturmuştur. İnsanın aklına bu geliyor. Allah için Allah semadadır dediğimizde gözünün önüne kürsüye oturmuş bir ilah, gözünün önüne gelen bir kimse oldu mu? Olmadı.
Bunlar vahiyden uzak Yunan filozoflarının aklına gelen sorulardır. Sahabe her soruyu sormuş Peygamber’e (sav). Ne akıllarına takıldıysa gelip Peygamber’e (sav) sormuşlar. Yani kadınların özel durumlarından tutun da nafile namazlarda yapılacak tesbihatlara kadar Peygamber’e (sav) soru sormuşlar. Niye hiçbir tane sahabe demedi ‘Ey Allah’ın Resulü haşa Allah senin oturduğun gibi Allah kürsüye mi oturdu?’ Çünkü fıtratını filozofların saçmalıklarıyla, şeytanın vesveseleriyle bozmayanların aklına bu tip sözler gelmez. Allah Resulü’nün sözleri, ashabının söylemiş oldukları sözler bu Allah semadadır ya da Allah yücedir, sadece bu kadardır diyorlar. Sadece bu kadar değildir. Allah aynı zamanda semada olduğunu söylüyor.
Bu insanın aklına gelen sorulara gelince bunlar filozofların ortaya attığı şeylerdir, bunlar fıtrat ehlinin aklına takılacak şeyler değildir. Bize düşen Allah’ın Resulü’ne ve Allah’ın razı olmuş olduğu sahabeye ittiba etmektir. Bunun dışına gelince batıl ehlinin söylediklerine elimizden geldiğince uzak durmaya çalışmamız lazım.
Küfrün Karanlıklarından, Vahyin Aydınlığına…