Okumalarımızı Nasıl Süzgeçten Geçirebiliriz? | Halis Bayancuk Hoca (Ebu Hanzala) İslam bizi, Peygamber Aleyhisselatu Vesselam dışında bir insanı taklit etmekten sakındırıyor. Aklımızı kullanmamızı istiyor. Taklit, Araplar arasında "boyun bağı" anlamına gelir. Taklit etmek demek, boynuna bir bağ takıp o bağı bir başkasının eline vermek ve seni çekmesini sağlamak demektir. Oysa Allah bu kitabı niye indirdi? İnsanlar akletmeyi öğrensinler diye. Allah bir şeriatı niye indirdi? İnsanlar, kevni ayetlerden, tarihi ayetlerden ve şeri ayetlerden düşünmelidirler diye. Biz de birinden bir şey alacağımız zaman, kategorik bir bakış açısına sahip olmayacağız. Bu yanlıştır, at gitsin; bu doğrudur, işte bunu alalım gibi değil. Elimizde ölçülerimiz olacak, sabit bir takım ölçülerimiz olacak. Bunları alacağız ve kullanacağız. Bu, bir giriş mahiyetinde söyleyebileceğim şeydir. İkincisi, bir şeyi hiçbir zaman unutmayacağız. Dini ve dünyevi meselelerle ilgili söylüyorum. Bir bilgiyi üreten kişi, mensup olduğu dünyadan bağımsız bilgi üretemez. Bu mümkün değildir. Nasıl ki İslam dünyasına mensup bir insan, ürettiği bilgiyi mutlaka getirip bir şekilde İslam'la ilişkilendiriyorsa, başka bir kültüre ait bir insanın da o medeniyetten bağımsız bilgi üretmesi mümkün değildir. Bu, şu demektir: İnsanlar, bazı felsefecilerin iddia ettiği gibi tabulaştırılmış, bomboş bir sayfa değildir. Her insan, yaşadığı çevrenin, yetiştiği ailenin ve mensup olduğu dinin etkisi altında bilgi üretir. Şimdi Hristiyan dünyasının ve Yahudi dünyasından gelen kişilerin, yani bu konu hakkında konuşan kişinin, kendisi Yahudilikten gelmiştir ama Hristiyan bir muhitte doktorluk yapmıştır. Bu insanlar, temelde insanın kirli olduğunu kabul ederler. İlk günah nedeniyle insanın sırtında taşıdığı bir yük olduğunu, İsa Aleyhisselam'ın da bu günaha kefaret olmak için geldiğini ve bu günahın şehvetle alakalı olduğuna inanırlar. Onlar, yeme şehvetini öne çıkarırlar. Ayrıca, bu yeme meselesini tefsir ederken ağaca yaklaşma, kadına yaklaşma olarak yapılan bir tefsir de vardır. Dolayısıyla, insanın hamurunu ve başlangıcını şehvet üzerinden karşı cinse duyulan ilgi üzerinden kabul ederler. Ürettikleri bilgi de bundan farklı değildir. İkincisi, bir çatışma toplumu vardır o dönemde, bu insanların yaşadığı dönemde. Avrupa'da bir aydınlanma başlamış, insanlar belli kalıplardan kurtulmaya çalışıyorlar ama öte yandan bir ahlak felsefesi de yapılıyor. Bir taraftan aile önemine vurgu yapanlar var, birileri kadının özgürleşmesi gerektiğini anlatıyor, biri ailenin toplumun sağlığı için şart olduğunu söylüyor. Diğer taraftan ise, aile toplumun gelişmesinin önündeki engeldir diyenler var. Böyle bir sıkışmışlık hali var. Kilise tam anlamıyla kaldırılmamış. Bir taraftan kilisenin kutsallığını reddetmek üzerine bir söylenti var ama diğer taraftan insanlar pazar günleri kilisede ibadet ediyor, günah işlediklerinde gidip günah çıkarıyorlar. Böyle bir çatışma toplumu var ve insanların ruhsal hali karmaşık. Normalde, aynı ortamda Müslüman bir psikolog olsa ve dönüp dese ki: "Biraz önce anlattığım şeyi söyleyeceğim. Siz farklı kaynaklardan beslendiğiniz için ruhsal bir çatışma yaşıyorsunuz. Bunun tek yolu Allah'a teslim olmaktır. Tek kaynaktan beslenmelisiniz ve bu sorunlar çözülür." Ama Hristiyan bir psikolog, Yahudilikten gelen biri, "Hayır, çok temelde bir günah var, bütün bu sorunların kaynağı buradan kaynaklanıyor. O günah, karşı cinse duyulan arzu ve o bastırıldığı için ortaya çıkan ruhsal çarpıklıklar" der. ➥ https://www.tevhiddersleri.org/ ➥ https://tevhiddergisi.org/ ➥ https://tevhidgundemi.com/ ➥ https://www.tevhidkitap.net/ ???? https://tevhidmeali.com/ İletişim İçin: ☎️ Wp: +90 0535 766 45 45 ☎️ ???? E-posta: [email protected] ???? ???? https://tevhiddersleri.org/iletisim #erkek #kadın #fitne #sorucevap #HalisBayancukHoca #EbuHanzala